İkinci ayının ardından Exxen ve ötesi..

Burak Sakar
15 min readMar 10, 2021

Exxen yarın itibarıyla 10.haftasını doldurmuş olacak. Dün Medyatava’dan gelen ilk resmi veriler total izlenmenin 10.5M olduğunu ve bu trafiğin neredeyse %70'inin Konuşanlar’dan geldiğini bildirse de içerisinde biraz tutarsızlıklar olduğunu düşündüğüm için yazıya dahil etmedim.

*Kişisel gözlerimle hazırladığım ve haftaya daha detaylı olarak paylaşacağım Exxen’deki projelerin fısıltı etkisinin demo hali için tıklayınız.

1) İçerik Pazarlama: Exxen’in başlangıç aşamasındaki en büyük sorunu içerik pazarlama. Bünyesinde Hükümsüz, Gibi, 2008 gibi güçlü dizilerin yanı sıra rakip platformlardan farklı olarak Sürprizimiz Var, Masterchef Jr. gibi güçlü programlar olmasına rağmen bunları pazarlamak noktasında çok geride kalıyor. Bu geride kalışın temel sebebi ise tüm bu işleri açılışta feda etmiş olması.

Aşama I: Güçlü İçerikleri Açılışta Feda Etmek

Exxen’in düştüğü ilk hata sansasyonel bir açılışı hedeflemesi oldu. Bu sistemin sinemada doğrudan gişe veya TV’de -en azından pilot bölüm için- reyting getirisi var ancak zamanla filizlenen dijital platformlarda etkisi yok. Hele ki 7 günlük ücretsiz abonelik veriyorken. Örneğin platformun en güçlü içeriklerinden ilerlersek Hükümsüz seyirciyi ilk bölümde yakalasa bile asıl etkisini 4 ve 6. bölümlerde yukarı çıkartıyor. Bu tür dizileri açılışta öne sürünce potansiyel etkisi de azalıyor. Aslında tam bu noktada 4.bölümü Youtube’dan erişime açmak grafiği tekrardan yukarı çıkartabilir. Bölümler arası hikaye farklılığının katkısıyla doğrudan kemik kitleye ulaşma fırsatı. Buna benzer bir strateji Erasmusla Gelen Yamyam üzerinden Gibi’de de denebilir ancak aynı anda iki gözde dizide bu taktiği denemek uzun vadede sıkıntı yaratabilir, Gibi’yi fısıltısını organik çalıştırmaya itmek daha sağlıklı. Öte yandan Sürprizimiz Var da zirvesini 2. bölümde yaşayan bir iş. Tabi ki tüm bunlar benim kişisel kemik kitle okumalarıma göre şekillenen detaylar.

Açılışta ses getirmesi konusunda Konuşanlar’ı önden sürmek çok doğru bir adımdı. Bu sayede -bir kesimin antipatisini kazansa bile- platform sesini ciddi anlamda duyurabildi ve oradan kendisine kemik bir kitle kazandırdı. Bu kitleyi platformda tutmak için özel bir çaba sarf etmemesi Exxen için büyük de bir artı ancak fısıltı konusunda onlardan faydalanması için içerik yelpazesini genişletmesi gerekiyor. Yani örneğin doğrudan Konuşanlar için abone olan 400.000 seyirciyi sadece o içerikle elinde tutabilir ancak Hükümsüz gibi fısıltı etkisi x10’u aşan işler sadece Konuşanlar kitlesiyle teması sayesinde bile platformun abone sayısını 1M bandına çıkarma şansına sahip. Bunun bir de Konuşanlar seyircisi olmayan potansiyel kitledeki etkisini düşünürsek katkı katlandıkça artıyor. Acun Ilıcalı’nın Storybox videosunda ABD seyircisi üzerinden verdiği çarpan örneği misali. Oradaki Parrot, Antenna gibi Analiz şirketlerinin TV-Demand grafikleri de bunun yansıması. Bunun için de abonelerin uygulamayı ortalama kullanım sürelerini arttırmak ve diziyi oyuncu kadrosundan öte fısıltısıyla öne çıkarmak gerekiyor.

Aşama II: 7’den 70’e Ayrı İçerik Üretme Sıkıntısı

Birazdan pazarlama konusunda da değineceğim Netflix’i Netflix stratejisiyle yenme hatasına düşmesinin ilk maddesi 7’den 70’e ayrı içerik üretme sıkıntısı. Bunun hedef kitlesinde bir etkisi olmadığı gibi maliyet noktasında da ciddi külfet. Exxen ve diğer yeni örnekler pazarın ilk halkası değilken en iyisi olmak zorundalar. Bu en iyiliğin yapı taşını ise kemik kitleyi doğru okumak oluşturuyor. İçeriğin gücü konusunda Netflix gibi fire verme hakları yok.

Örneğin Şeref Bey. Spesifik kitlede sevilme potansiyeli yüksek ancak genel kitlede fısıltı etkisinin x2–2.5 bandında olması yeni açılan bir platform için içeriği hayli elverişsiz hale getiriyor. Bu diziyi kesinlikle kötü yapmıyor ancak hedef kitledeki etkisinin x5 bandının üzerine çıkması için de platformda kendisiyle benzer kitledeki Gibi ile etkileşime girmesi gerekli. Bu da aslında platform için yeni bir kitle demek. Dijital platformlara FOMO merkezli üye olan çoğunluğun aksine düzenli içerik için abone olan kitle. Bu kitle Türkiye’de şimdilik Blu TV’yi tercih ediyor ve içerik/kalite oranının hayli düşmesinden dolayı da Netflix’ten nispeten şikayetçi. İşte tam bu noktada Şeref Bey ve Gibi onları platforma çekebilecek işler ancak açılışta bu kitlenin mainstream bir platforma önyargıyla bakacağı gerçeğini atlayamayız. Hal böyleyken etkisi x7.5–8 bandındaki Gibi’den farklı olarak Şeref Bey’i saklamak ileriye dönük daha sağlıklı bir hamle olurdu. Keza Şeref Bey’in komedi anlayışı mainstream kitlenin seveceği bir yapıda değil. Tıpkı Azizler gibi.

7’den 70’e içerik başlığında bir de Masterchef Jr.’a ayrı parantez açmak gerekiyor. Türkiye dijital pazarında program formatlarına pek rastlamasak da Exxen’in eli bu noktada güçlü. Az önce Şeref Bey üzerinden bahsettiğimiz sosyal medya kitlesi TV8’in diğer yarışmalarına ne kadar uzaksa Masterchef’e bir o kadar ılıman olduğunu geçtiğimiz sene görmüştük. Bu ılımanlığı oluşturan ise formatta hedef içeriğin rekabet gücüyle doğru senteziydi. Yani kavga gürültü ile TV seyircisinin üzerine oynamak yerine hedef içeriği ile rekabeti bir araya getirince TV’den uzak kitleyi de kendine çekebilmişti.

Masterhef Jr. ise bu hedef içeriğin içinden rekabet gücünü alıp yerine çocuk gücünü koyuyor. TV’deki regülasyonu düşünürsek platform için daha elverişli bir içerik olması bir yana çocukların dinmeyen enerjisi de sürdürülebilirliği arttırıyor. Bu da episodik anlatım noktasında büyük bir artı. Tüm sezon yerine bölüm bölüm yayınlamayı tercih eden bir platformda seyirciyi episodik anlatıma alıştırmanız gerekiyor. Programın konsepti tek mekan olduğu için de Masterchef Jr., platformda bu yapıya belki de en uygun iş. Özellikle de Berat sürdürülebilirlik konusunda programda büyük bir güç.

Masterchef Jr.’ın bir diğer büyük avantajı ise ciddi aile kitlesini beraberinde getirmesi. Aslında Exxen’in 7’den 70’e ayrı içerik üretmek yerine odaklanması gereken nokta da bu türden 7’den 70’i aynı anda çekebilen işler. Keza Exxen’in Blu TV gibi bireysel aboneden ziyade ailelere konuk olmayı hedeflediğini düşünüyorum. Bu da aslında Exxen’i rekabet açısından Netflix’e yaklaştıran noktalardan birisi. Şimdilik pazarın ciddi bir kısmını kendinde toplasa bile Netflix özellikle de 9 Kere Leyla ve Azizler alımlarında kan kaybetti. Bu elbette ki Cuties’teki gibi doğrudan abonelik düşüşüne sebebiyet vermeyecek ancak platformu uzun vadede -en azından Türkiye’de- gözden çıkarılabilir hale getirecek. Tam bu noktada Exxen’in geniş kitleye hitap eden işler sunması da pazarda ciddi bir üstünlük kurmasını sağlayacak.

Antenna, Aralık 2020 verisi.

2) Netflix’i Kendi Yöntemiyle Yenmeye Çalışmak

Exxen’deki gözüme çarpan bir diğer büyük hata ise Netflix’i özgün bir dil yerine Netflix diliyle yenme çabası. Aslında bu diğer ülkelerdeki yerel platformlarda da sıklıkla rastladığımız bir durum ancak hiçbirinde başarı getirdiğini görmedik. Hatta bu noktada Nijerya’daki IROKO örneğini incelemek fayda sağlayabilir.

IROKO

Birkaç yıl öncesine kadar Afrika’nın Netflix’i olarak anılan, pazar payının ciddi bir kısmına sahip IROKO bugünlerde prodüksiyonlarını durdurmuş halde. Platformun CEO’su Jason Njoku geçen seneye kadar erişimi ücretsiz olan yazılarında IROKO’nun yolculuğunu anbean anlatıyordu. Ona göre bu çöküşün temel nedeni sektörden gördüğü ihanet olsa da bu kadar basite indirgenebileceğini düşünmüyorum. Özellikle de son iki yılda arttırmaya yoğunlaştığı ARPU(Kullanıcı Başına Ortalama Gelir) pandeminin -en azından başında- ciddi bir ekonomik sıkıntı yarattığı Nijerya’da platformun sonunu getirdi.

Aslında IROKO’nun izlediği yol Exxen için büyük bir referans. Keza Hindistan’ın ardından dünyanın en çok yerli film üretilen pazarı olan Nijerya’da IROKO tıpkı Türkiye’deki Exxen gibi TV seyircisini dijitale yönlendirmeyi denemişti. Bunda belli bir yere kadar başarılı da oldu çünkü fısıltı etkisi yüksek filmleri lisanslamasını çok iyi biliyordu. Exxen’den farkı ise temel güveni yerli içerik üretmek değil daha çok onları lisanslamaktı, aslında bir nevi Netflix’in yaptığı gibi.

Peki IROKO’da neler yanlış gitti? Elbette en büyük neden git gide daha çok Netflixleşmesi ancak bunu yerli içerikle destekleyememesi. Günden güne yerli pazar payı azalan bir ülkede global bir deve onun diliyle karşı koymak çok zor. Yerli içerik arşivi çok daha güçlü ancak Nijerya halkındaki bandwagon etkisinin yüksekliğini düşünürsek bu tek başına yeterli değildi. Haliyle platform da günden güne eskirken Showmax gibi potansiyel bir deve yol açmış oldu.

Platformun ikinci büyük sıkıntısı ise hit içerik üretememesiydi. Tıpkı puhu’nun Fi veya Blu’nun Masum’u hatta aynı konumdan ilerlersek Netflix’in Lionheart’ı gibi IROKO’dan fısıltısıyla ses getiren bir içerik göremedik. Bu da -arşiv kısmında da değineceğim- Fransa merkezli Salto gibi platformu nostaljik havadan yani yaşlı seyirciden ötesine taşıyamadı. Aslında platformun CEO’su Njoku bunu görüp 2019 sonunda içinde Bollywood, Kore, Türkiye gibi global pazarları kapsayan ‘Uluslararası Paket’ ve Nollywood ünlülerden tebrik mesajlarını sağlayan ‘ShoutOuts’ planlarını hayata geçirmişti ancak ikisinden de dönüş pek sağlıklı olmadı. Ülkemizde Fideyo’nun performansını düşünürsek Exxen için ikincisini denemek pek sağlıklı değil ancak ilkinde örnek alması gereken taraflar var. Bu içeriği ayrı paket olarak sunması -hele ki Netflix bunu tek pakette yapıyorken- büyük eksiydi ancak Starzplay veya Viaplay’in yaptığı gibi Netflix ile rekabet edebilmek için lisanslamanın önemini fark etmesi önemli bir adım. Daha sonra lisanslamada uzun uzun değineceğim buna; Exxen’in önünde halen tepmemesi gereken böylesine büyük bir fırsat var.

IROKO’ya dair not edilmesi gereken son detay ise halen ülkenin en büyük ikinci SVOD platformu olması. Bunu sağlayan ise arşivinin gücü. Arşiv elbette hiçbir pazarda tek başına yeterli bir faktör değil ancak seyirciyi halen platformda tutabilmesi açısından önemli. Exxen’deki majör sıkıntıların başında da bu geliyor aslında. Haftada bir gelen içeriklerin haricinde seyirciyi platformda tutabilecek arşivi yok. Hele ki 7’den 70’e farklı içerik ürettiği bir ortamda abonesini günlük ortalama bir saatten ötesinde tutması neredeyse imkansız.
Exxen’in tam tersine sadece arşivle yola çıkan Salto’nun genel müdürü
Thomas Follin seyirciyi hafta içi 2, hafta sonu 2.5 saat platformda tutabildiklerini ancak bunu arttırmaları gerektiğinin altını çizmişti. Netflix için de pandemi öncesi sayılar bu seviyedeydi ancak Nielsen’a göre pandeminin başlangıcıyla birlikte 3.2 saate çıktı. Trafik kaynaklarına bakarsak Exxen -yeni içeriklerin geldiği cuma ve beraberindeki haftasonu hariç- bu sayılardan uzakta. Arttırmak için de arşivini düzeltmesi ve artık dizileri günlere dağıtması gerekli. Keza neredeyse her içeriği Perşmebe gecesi yayınlaması haftaiçinde ortalamayı hayli düşürüyor.

Kovala

Netflix’i kendi taktiğiyle yenemezsiniz demişken film arşivi olmayan bir platformun sinemalarda gösterime girmesi beklenen Kovala’nın haklarını almasına da parantez açmak lazım. Yeni rap programı O Ses Türkiye Rap ile eşzamanlı olarak filmin 5 Mart’ta yayınlanması bekleniyordu ancak muhtemelen Mero olaylarından dolayı gerekli sentezi alamayacaklarını düşünerek filmin Exxen yayını bir süre ertelediler. Gişe potansiyeli 200–250k bandında olan Kovala gibi filmlerin fısıltıyı çalıştırsa bile yeni açılmış bir platforma doğrudan katkı sağlaması pek mümkün değil. Vizyona planlandığı gibi girse gişe potansiyeli 200–250k bandında olan 9 Kere Leyla buna yakın zamandan iyi bir örnek. Seyircinin içeriği hiç sevmemesi kısa vadede Netflix’e bir hareketlenme kazandırdı ancak uzun vadede platformu vazgeçilebilir kılması noktasında büyük bir sıkıntı yaratacak. Hatta en basitinden Azizler’de yarattı bile. Exxen’in ise kısa vade faydasını almak gibi bir lüksü yok. Tıpkı Blu’nun olmadığı ve hiç de denemediği gibi. Bunca aktif yerli içeriğin arasında Exxen eğer bütçe ayırabiliyorsa önce film arşivini geliştirmek zorunda -ki yeni içeriklerle gelen seyirciyi platformda tutabilsin. Gözünü aktif yerli içeriğe çevirdiyse de büyük oynamalı. Tıpkı Polonya’da Player+’ın Listy do M. 4 hamlesi gibi. Önceki üç filmi de Polonya’da tüm zamanlar rekoru kıran serinin dördüncü halkasını ülkenin en büyük yerli SVOD platformu Player+ hayli yüksek bir ücretle almıştı. Noel’in habercisi markasını zedelediği için epey hatalı bir alımdı ancak bu kısım epey uzun ve başka bir yazının konusu. Şu an Exxen’in içerik gücünden ötesinde bu içeriği pazarlama noktasında bir sıkıntısı var ve bunu ancak kemik kitlenin dikkatini çekecek bir filmle aşabilir. Düşük açılışına rağmen total/açılış oranında 8.4’ü bulan Aykut Enişte asıl fısıltısını Netflix yayınıyla çalıştırmıştı. Kolpaçino 3.Devre’nin ikinciye nazaran %176 açılış artışı misali Aykut Enişte’nin de pandemi devreye girmese 500–600k açılış ve ilk filmdeki komedi dozunu kaybetmediyse 3–3.5M total elde etmesi muhtemeldi. Disney+’ın Hamilton ile birlikte kazandığı ivmeyi düşünürsek bu tür ‘tekil’ işler platformu ayağa kaldırabilmek noktasında dizilerden daha kuvvetli ve Türkiye sınırları içerisinde şu aşamada bunu sadece Aykut Enişte 2 başarabilir.

Antenna, Ocak 2021 verisi.

Daha sonradan platformlar arasındaki churn savaşına da değineceğim ancak yeri gelmişken kolay cayma hakkının bu tekil alımları verimsiz kılamayacağının altını çizmek lazım. Keza Hamilton’ın ardından Disney+ abonelerinin %41’ini kaybetti ancak Exxen için durumlar epey farklı. Exxen’in şu an kemik kitle için fısıltı etkisi x10’un üzerinde olan tam 3 içeriği var: Hükümsüz, Sürpirizimiz Var ve Masterchef Jr. Buna ek olarak spesifik kitlede x10’u bulabilecek iki içeriği daha var: 2008 ve Gibi. Aykut Enişte ise ilk filmi itibarıyla hem kemik kitleyi hem de her iki spesifik kitleyi kazanmış bir iş. Bu kitle Aykut Enişte 2 vesilesiyle -en az bir ay- üye olduğu takdirde platformun yeni içeriklerine de göz atmak isteyecek. Hele ki film ilkine benzer seviyedeyse sosyal medyada fısıltıyı da hızlı çalıştıracak çünkü yakın zamandan örneklemek gerekirse 3.7M izlenen Eltilerin Savaşı üzerinden sinemalarda gözlemlediğimiz komediye özlem duygusu fısıltıyı x5–5.5 bandında hızlandırıyor. Seyirciye bu yıl sunulan iki komedi, 9 Kere Leyla ve Azizler’in fısıltısının hayli zayıf olduğunu düşünürsek Aykut Enişte 2 buradan da bir artı kazanabilir.

Aynı zamanda Aykut Enişte’nin fısıltı gücünü Netflix’ten kazandığının tekrardan altını çizmek lazım. Böyle bir projeyi platforma katmak seyirci alışkanlıklarında ciddi bir değişim yaratabilir. Yani Netflix’in Organize İşler 2 üzerinden denediği “seyirci alışkanlıklarını değiştirme” metodunu Exxen bu sefer kendi lehinde kullanabilir.

Halihazırda gösterim devam ederken orijinal içerik olarak yayınlanması çok zor olabilir ancak yine de bu noktada Cem Yılmaz’ın son gösterisi Diamond Elite Platinium Plus’a da ayrı parantez açmak istiyorum. 1 Ocak 2013’te vizyona giren CM101MMXI Fundamentals’ın 501.923 gibi rekora yakın açılışını ikinci hafta sonunda %7.1 arttırdığını düşünürsek bu tür projelerin seyircideki etkisi de ortaya çıkıyor. Yani ‘TV’den stand up izlenir mi’ endişesine Fundamentals’in sekiz sene önceki 3.8M’luk gişesi net bir yanıttı. Yine Disney+’ın Hamilton’ı kısmen iyi bir örnek. Belli bir kesimdeki ‘ama bu sinema filmi değil’ eleştirilerine rağmen Disney+ günün sonunda alabileceği maximum verimi aldı. Exxen de Cem Yılmaz’ın gösterisinden -elbette yerel anlamda- benzer bir gücü alabilir. Aykut Enişte’ye nazaran ertesindeki churn oranı biraz daha fazla olur çünkü bir tık daha spesifik bir proje ancak üye sayısında ciddi bir artışı da beraberinde getirir. Tabi bu üye artışından düşük churn oranı çıkartabilmek için de Exxen’in arşivini genişletmesi gerekiyor.

3) Sosyal Medya

Her dijital platform için kritik olan bir noktaya geldik. Tek odak noktası yerli içerik olan bir platformda illa ki IMDb puanı düşük veya sosyal medyada negatif yorumlar alan yapımlar çıkacak ancak Exxen’deki sorun bunun çok daha ötesinde. Yani bu negatif yorumlardan verim almasını bildikten sonra gerisi önemsiz. IMDb puanı 4,0 olan Enes Batur Hayal Mi Gerçek Mi’nin gişe hasılatı 17.4M₺. Hatta daha fenası 1,0 olan Cumali Ceber’in ise 5M₺. Her ikisinin de ticari amaç güdülerek yapıldığını düşünürsek belli bir kesimin üzerinde zaman harcayarak düşürdüğü IMDb puanının sosyal medya dışında hiçbir etkisi yok. Platform yarın bir gün globale açılırsa zarar da vermez çünkü her ülkede var bunun örnekleri. Örneğin İran’da geçen sene tüm zamanlar rekoru kıran Motreb’in IMDb’si 4,6. İran sınırları dışında kaç kişinin bu filmden haberi var? Kaçının aklına İran deyince Asghar Farhadi’den önce Motreb geliyor? Önemi yerelden ötesine geçmiyor tüm bu eleştirilerin.

Exxen’in sosyal medyadaki problemi ise yanlış projelere yoğunlaşması ve platformun dilinden uzak kalması. En yakın zamandan örnek Şımarık. Geçtiğimiz aylarda genç bir sanatçının Hepsi Senin Mi coverlamasıyla birlikte sosyal medyada ciddi eleştiriler beraberinde gelmişti. Oturmuş bir platformsanız etkileşimin artması sayesinde bunu en az hasarla atlatabilir hatta yer yer olumlu da dönüt alabilirseniz ancak Exxen gibi hazırlık aşamasındaki bir platform için bu fazlasıyla talihsiz ve ilk günden beri platformu kötüleyen kitlenin ekmeğine yağ sürüyor. Bu tür hamleler Exxen’i iyiden iyiye guilty pleasure haline büründürüyor. Elbette güçlü içerikleri pazarlayarak bu algıyı yok edebilirsiniz ancak bir o kadar da uğraştıracakken ne gerek var buna?

Bağlam dışı sahnelerde güldürebilen/eğlendirebilen sahnelerin seyircide ciddi bir etki yarattığını biliyoruz. Hatta Konuşanlar’ın Shot hamlesi de bu noktada gayet doğru bir adım ancak İşte Bu Benim Masalım’da bu strateji günden güne kötüye gidiyor. Soundtracklerin Spotify performansları da bunun kanıtı aslında. İlk çıkan soundtrack Nehir ilk gün 41.868 dinlenirken sonraki Trol ve Kabus ilk 250’ye giremediği için resmi sayıyı göremiyoruz ancak 25.000’in altında olduğu kesin. Kıyaslamak gerekirse Aleyna Tilki’nin bundan önceki teklisi Yalan ilk gününde 180.728 dinlenmişti. Sosyal medyada Cemal Can Canseven faktörüyle konuşulmaya devam edecek ancak platformun artık buraya odaklanmaması lazım. Yetiş Zeynep hedeflediği Disney Channel kitlesine ulaşabilir ancak İşte Bu Benim Masalım bunun için fazla ön planda olduğu için sonuç getirmesi zor. İşte Bu Benim Masalım kesinlikle hedef kitlesinden dönüt alamayacak bir dizi değil ancak başroldeki iki isim üzerinden magazinin odak noktası olması bu hedef kitleden ötesine sürükledi, diziyi bu çıkmazdan kurtarmanın tek yolu ise artık magazinden uzak kılmak. Açılışta platformun magazinde yer almasına sağladığı katkı yeterli. Hoş gerçi bu katkı için böyle gösterişli bir kadro/ bütçe gerekli miydi? Konuşanlar faktörü varken bunu da pek sanmıyorum ama zararın neresinden dönerse kârdır. En azından arşiv için bir alternatif.

4) Lisanslama

Geldik dördüncü ve bence en önemli konuya. Exxen’in de en büyük eksikliğine, yani arşive. Netflix’in hazırladığı zemin seyirciyi tüm sezonu aynı anda izlemeye alıştırdı. Bu alışkanlık Blu, Exxen gibi yerli platformlar sayesinde zamanla değişecek ancak şu an için yaygın beklenti bu yönde. Özünde Blu bunu seyirciyi platformda tutmak, Exxen ise henüz dizilerin çekimlerini bitiremediği için yapıyor. Bölüm bölüm yayınlamak belli bir kesimi platformda tutarken diğer bir kesimi de ‘biriksin bir ay abone olur izleriz’ mantığına yöneltiyor. Tam bu noktada platformun yeni bir hit yaratabilmesi çok önemli. Daha önce sözünü ettiğim FENO etkisi sayesinde kemik kitlede popüler olan içeriği anında tüketme isteği uyanıyor. Bu da seyirciyi -en az bir ay- platforma çekebilmek demek. Bunu ya az önce bahsettiğim Aykut Enişte 2 gibi güçlü bir alımla yapabilir Exxen ya da -Bir Başkadır gibi- fısıltısı sosyal medyaya ulaşabilen özgün içerikle. İkincisinin şimdilik çok uzak olduğuna Hükümsüz ile şahit oluyoruz. Hükümsüz’ün 7’den 70’e her kitlenin dijitalde en seveceği iş olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında Avrupa’dan Orta Doğu’suna kadar tüm coğrafyalarda fısıltısı x10’un üzerinde olacaktır ancak sorun şu ki adını duyuramıyor. Platformun büyük bir alımı aynı zamanda Hükümsüz’ü harekete geçireceği için de çok kıymetli. Tek taşla iki, hatta üç kuş. Keza Hükümsüz’ün hareketlenmesi platforma karşı ön yargıyı da yıkacak.

İşte tam bu anda Exxen’in arşivini de güçlendirmesi gerekiyor. Starzplay CEO’su Maaz Sheikh’in aldıkları $25M destekte altını çizdiği gibi doğru lisanslama yapmadan Netflix gibi bir dev ile rekabet edebilmek çok zor. Hele ki Türkiye gibi Netflix’in yerli içeriğe de hayli odaklandığı bir pazarda.

Dipnot olarak puhu’nun Fi veya Blu’nun Masum üzerinden yaptığı gibi Hükümsüz’ü Netflix’e lisanslayıp adından duyurma çabası düşünülebilir ancak Exxen bundan kesinlikle uzak durmalı. En büyük rakibinin elini güçlendirmek bir yana üzerinden fısıltıyı çalıştıracağı abone kitlesi için de uzun vadede eksi yazacaktır.

Exxen Öneriyor
Bu noktada Exxen’e önerim ise yeni bir tür olarak Exxen Öneriyor’u hayata geçirmeleri. Netflix’ten farkları da burada ortaya çıkacak. Ne Starzplay ne Viaplay ne de bir başkasında böyle bir çalışma gördüm. Kısmen Player+ veya CDA Premium bunu deniyor ancak onların alanı da Avrupa ile sınırlı.
Exxen Öneriyor’da dünya sinemasından fısıltısı
x10’un üzerinde işleri seyirciye gerekiyor. Mesela Fack ju Göhte. Almanya’da tarihin en çok izlenen üçüncü filmi olan bu komedinin bizdeki fısıltısı da x10’un üzerinde. Benzer şekilde Danimarka’da iki sene önce rekor kıran Ternet Ninja veya uzun süresine rağmen yerli seyircinin çok seveceği Estonya’dan Truth and Justice. Böyle sayabileceğim çok örnek var ancak Exxen’in ilk aşamada bunların 50–55 tanesini lisanslaması yeterli. Burada fısıltılı filmler sayesinde platform kendine yeni bir fısıltı ağı kuracak. Şu anda önerilen filme karşı konu veya ülkeden önce “Netflix’te var mı?” sorusu soruluyor. Tabi ki yer yer Netflix de fısıltısı x8’in üstünde Mirage veya PadMan gibi alımlar yapıyor ancak çoğu nokta atışı tercihler değil. Exxen Öneriyor ise platformu tam bu noktada öne çıkaracak.
Seyirciye sunduğunuz 50 filmin hepsi de fısıltısı x10’un üzerinde işler olunca, yani onlara türün içindeki her filmi beğenme güvencesini sağlayınca bir yerden sonra meyvesi de alınacak. Bunun için yer yer
beIN veya TV+’ın yaptığı gibi influencerlarla iş birliğine girmeye de gerek yok, organik olarak fısıltı gazetesi çalışacak.

Peki bu filmler korsan sitelerde varken seyirci Exxen’e neden para ödesin? İşte tam bu noktada platformun seçiciliği devreye girecek. Korsan her ne kadar ülkemizde çok yaygın olsa bile seyirci kaliteli içerik güvencesini alınca kolay kolay korsana kaçmak istemiyor. Keza Netflix’in oturttuğu zemin ciddi bir kesimi rahatlığa alıştırdı. Smart TV’den izleme veya bilgisayardaysa da bahis reklamı izlememe faktörü varken dijital platform kitlesi 20₺’lik ücreti ödemekten çekinmeyecektir.

Aslında bu vesilesiyle seyirciye seveceği filmler karşılığında nokta atışı isabetlerde de bulunulabilecek. Mesela 2006’da ülkemizde ciddi ses getiren Sınav’ı sevenlerin büyük bir kısmı 2017’de Tayland’da tüm zamanlar rekoru kıran Bad Genius’ı da sevecektir. Dondurmam Gaymak’ı sevenler de Yunanistan yapımı Uranya’yı. Bir yerden sonra bu tür nokta atışı içerikler Netflix’in yerini Exxen’e devredecek. Hatta Acun Ilıcalı’ya göre platformun ana odak noktası global seyirci iken bu seçenek ekstra kâr. Örneğin Orta Avrupa pazarına girdiğinizde kütüphanenizde Listy do M., Women on the Run gibi filmlerin olması oranın kitlesi için ciddi bir mesaj. Aynı zamanda yerli seyirciye de keşif imkânı. Tabi lisanslanacak içerikleri çok dikkatli seçmek gerekiyor. K-Drama’da yapıldığı gibi Brilliang Legacy, Inheritors gibi fısıltısı x4–4.5 bandındaki alımlar bütüne zararlar verebilir. Bu sefer platformun Netflix’ten bir farkı kalmaz ve bütçesi ölçeğinde yanında sönük kalır. Kemik kitleyi iyi tanımak ve daima nokta atışı öneriler vermek gerekiyor. Daima.

İşin bir de dizi boyutu var tabi. Burada da büyük bir deniz söz konusu. En basitinden Kruk örneği. Polonya’da iki sene önce ciddi ses getiren bu dizi yerli seyircinin çok seveceği yapıda. Geçmişe dönüş, çocuk kaçırılma ve psikolojik boyutta Bozkır, yetimhane ve intikam boyutunda Suskunlar’a ciddi benzerlikleri var. Yerli seyircide fısıltısı x10’un üzerinde olan bu işleri de kütüphaneye dahil edince Exxen Öneriyor’un etkisi hayli artacaktır diye düşünüyorum.

Kruk, 2018, Polonya

5)Ücret Farkı

Son olarak da bence başından beri yanlış bir strateji olan ücret farkının artık kalkması lazım. Dünyada Hulu gibi başarılı bir örneği olan strateji ancak Türkiye’de göz önünde olan bir platformun -en azından zemine oturtulmadan- faydalanması zor. Hele ki 10₺ fiyatıyla. Hedef seyircinin zaten 25–30₺’ye kadar iltiması varken 10₺ seçeneği hem platformun yerini kenarda dursun’a getirirken hem de ‘parayla reklam mı izleyeceğiz’ eleştirilerini beraberinde getiriyor. Gain’in güçlü içeriklere rağmen ücretli hale geçtiğinde ciddi engelle karşılaşmasının da nedeni zeminin hazırlanmaması olacak. Her iki platform da zemin hazırlayıcı görevi görmek için fazla masraflı.

Tabi işin bir de maliyet boyutu var. Acun Ilıcalı’nın açıklamasına göre platformun yıllık bütçesi 900M₺. Basit bir hesapla üyelerin %65’inin -Hulu örneği- reklamlı geldiğini varsayarsak(-ki muhtemelen Exxen’de %70’leri de aşmıştır) yıllık yaklaşık 5M abone gerekiyor. Tabi ki bu çok üstünkörü bir hesaplama; işin içine reklam gelirleri veya çık-gir üyelikleri giriyor ancak en azından 3M abone şart diyebiliriz. Peki şu an bu hedefin %30’una, yani 900.000 aboneye ulaşılabilmiş midir? Hiç sanmıyorum. Arşivi güçlendirip iddialı bir alım yapmadıkça burada ciddi bir gelişme de olmayacakken bence bahar itibarıyla tek fiyata geçmek gerekiyor. Bu elbette sosyal medyada başta eleştiriler alacak ancak güçlü içerikler bu eleştirileri de sıfırlayacaktır.

--

--